Çığ

Şekil 1. Kutsal Roma imparatoru I. Maximillian'ın epik şiir tarzında yazılmış renkli ve alegorik otobiyografisi olan Theuerdank'da (1478), çığlar çizgi filmlerden alışık olduğumuz şekliyle dağlardan yuvarlanan dev kar topları olarak karşımıza çıkıyor. Halbuki böyle bir çığ oluşumu söz konusu bile değildir. Hatta, 19. yüzyılda bile büyük kar topu düşüncesi hala yaygın yer buluyordu (2). Resmin kaynağı: http://de.wikipedia.org/wiki/Theuerdank (telif hakkı kısıtlaması yoktur)

Bir
Ali Değer Özbakır
Ozan Mert Göktürk
ortak çalışmasıdır.

“En büyük çığı bile küçük şeyler tetikler”
Vernor Vinge

Birikmiş kar ve eğim, dağlık alanlarda başa gelebilecek en büyük felaketin baş mimarıdır: Çığ. Çığlar da, heyelan ve kaya devrilmesi gibi temel olarak bir kütle hareketidir. Ancak kar, yeryüzünde yer alan diğer doğal malzemelere kıyasla çok daha düşük mukavemete sahiptir ve bu da çığları diğer kütle hareketlerine nazaran daha sık rastlanan bir fenomen yapar [1]. Diğer taraftan dünya genelinde çığlar çoğunlukla düşük nüfus yoğunluğuna sahip dağlık alanlarda meydana geldiğinden diğer büyük doğal afetlere kıyasla daha az can kaybına neden olur.

Özellikle Ocak ve Şubat aylarında meydana gelen yoğun kar yağışlarının ardından çığ haberleri de bültenlerde yerlerini aldı. Tunceli-Erzincan, Tunceli-Ovacık, Hakkari-Van, Hakkari-Çukurca ve Çukurca-Şırnak karayolları başta olmak üzere birçok hat ulaşıma kapandı. Bu yazıyı hazırladığımız sıralarda (17 Şubat Cuma akşamı) yoğun kar yağışı, sözünü ettiğimiz bölgeleri tekrar etkisi altına alıyor ve yeni çığlar kara ulaşımını engellemeye devam ediyordu. GFS modelinden elde edilen meteograma göre (Şekil 2), Bitlis’e Pazar akşamına kadar 36 mm yağış düşecek, bu, var olan 210 cm’nin üzerine yarım metre civarı daha kar yığılacağı anlamına geliyor. Bitlis’in, yerel özellikleri nedeniyle modellerin gösterdiği yağıştan çok daha fazlasını alabilen bir yer olduğunu göz önüne alırsak, eklenecek yarım metre kar için en az ifadesini kullanmak yanlış olmaz. Ülkemizin doğusunda Bitlis’e benzer yerel iklim özellikleri gösteren, ama daha küçük olduğu için kar kalınlık bilgisini elde edemediğimiz yüzlerce yerleşim yeri bulunuyor, ve bunların birçoğu önümüzdeki günlerde çığ tehdidi altında olacak.

Şekil 2. GFS modeline göre çıktı üreten FreeMeteo sitesinin Bitlis için yayımladığı meteogram.

Felaketin boyutları

Dünyada yılda 106 mertebesi civarında çığ düşerek yüzlerce can kaybına ve hem alt/üst yapı, hem de ulaşım ağlarında ciddi zarara sebep olmaktadır. Dünya’da korkunç boyutta yaşanan büyük çığ felaketlerine 1962 ve 1970 Huascaran (Peru, sırasıyla 4,000 ve 20,000 ölü); bir kış sezonunda 649 adet çığın düştüğü 1951 Dehşet Kışı (Avusturya – İsviçre, 265 ölü); ve I. Dünya savaşında Alp cephesinde top atışlarının tetiklediği çığlar (Avusturya ve İtalya, 20,000 ölü) örnek olarak verilebilir [2]. Çığlardan kaynaklanacak zararı en aza indirmek için detaylı çığ istatistiklerinin tutulması büyük ehemmiyet taşımaktadır. Çünkü çığlar çoğunlukla belirli yamaçlarda meydana gelmektedir. İsviçre’de 1449, Fransa’da 1408’den bu yana meydana gelen büyün çığların kaydı tutulmaktadır. Türkiye’de ise düzgün çığ istatistikleri ancak 1990’lı yılların başlarından itibaren tutulmaya başlanmıştır. Bunda 1992 yılında Şırnak Görmeç’te 151 ve Bayburt Üzengili‘de 59 insanın çığlar yüzünden yaşamını yitirmesinin büyük etkisi olmuştur (Şekil 3a) [6].

Şekil 3a. Panel meydana gelen çığlarda hayatını kaybeden ve kurtulan vatandaşlarımızın ve kaydedilmiş çığ sayısını göstermektedir (6). Kırmızı düşey kesikli çizgi sağlıklı çığ istatistiklerinin tutulmaya başlandığı zamanı gösteriyor.

Belki bir çok insanın zihninde çığların (a) bir takım maceraperest dağcıları etkilediği ve (b) Şekil 1’de görüldüğü gibi yuvarlandıkça büyüyen kocaman bir kar topu olduğu yönünde (çizgi film çığı) yanlış bir kanı olabilir. Türkiye’de meydana gelen çığ kaynaklı 1417 ölümden (Şekil 3a) yalnızca 19 tanesi dağcılık faaliyetleri esnasında meydana gelmiştir [4, 5]. Çığlardan asıl etkilenen nüfus kırsal kesimde ve dağlık alanlarda yaşayanlar ile ulaşım esnasında çığa yakalanan vatandaşlarımızdır [6]. Doğal afetler araştırmacısı Ian Burton’un “zenginler daha güvenli yaşar” sözü deprem, sel, heyelan gibi afetler için genelgeçer bir doğruluk taşır. Ancak, dağcılık ve kış sporları göz önüne alındığında gelişmiş ülkelerde bu saptama doğru değildir [1]. Türkiye’de ise kırsal kesim çığlara karşı inşa edilebilecek korunma yapılarından mahrumdur ve Burton’un sözü Türkiye için çığlar konusunda da geçerliliğini korumaktadır. Zaten geçmişte yaşanan deprem ve selleri de hatırlarsak, doğal afetlere karşı sergilediğimiz kaderci ve önlem almak konusunda atıl tutumumuz belirginleşir. Nedenlerini burada ele almayıp, tartışmayı sosyologlara bırakalım.

Şekil 3b: Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki bazı il merkezlerinin 1962-2005 arasında ölçülen yıl yıl en yüksek kar kalınlığı değerleri. 17 Şubat 2012 Cuma günü ölçülen kar kalınlıkları da grafiğin sonunda gösteriliyor. Veriler: MGM.

Çığ nedir ve nasıl oluşur

Çığı heyelan gibi düşünün, ancak toprak yerine kar olsun; oldukça basit. Zaman içerisinde yağış ile bir yamaçta biriken kar örtüsü, güneş, rüzgar ve günlük sıcaklık değişimlerinin etkisiyle bir kar tabakasına dönüşür. Çeşitli dış etkenler sebebiyle bu tabaka üzerinde etkin olan kuvvetler mevcut dayanımı aşarsa, tabaka önce harekete geçer sonra ivmelenir ve enerjisinin bittiği yerlerde durur. Dolayısıyla, çığ olabilmesi için başta karın tutunabileceği bir eğimin ve ivmeleneceği mesafenin var olması gerekir. Tetiklendikten sonra hızları saatte 250 km’ye kadar varabilen çığlardan kaçmak pek mümkün değildir. Özetle bir çığın gelişimini zemin özellikleri, kar örtüsünün yapısı ve kar üzerine etkiyen dış kuvvetler belirler. Şekil 3b ve 9 Doğu Anadolu’da seçilmiş istasyonlarda kar yağışı istatistiklerini ve Türkiye genelinde yamaç eğimlerinin dağılımını göstermektedir. Bu iki şekli birleştirirsek Şekil 2’de gösterilen  çığları saptamak hiç de zor değil.

Zemin koşulları öncelikle yağan karın tutunma kabiliyetini denetleyen bir faktördür. Eğer eğim çok fazlaysa kar yamaca tutunamaz. Kar kristalinin yamaçlara tutunabilme kabiliyeti bir taraftan da içerdiği su miktarına bağlıdır. Islak kar daha yapışkandır, bu yüzden görece daha dik eğimlere de tutunabilir. Çığlar çoğunlukla 30 ila 45 derece eğimlerde meydana gelmektedir. Ancak ıslak kar çığları 10 – 25 derecelerde harekete geçerek istisnai bir durum teşkil eder. Bir yamaçta kar örtüsü oluştuktan sonra yamacın konumu, geometrisi ve pürüzlülüğü çığa elverişli koşulların oluşmasını denetler. Yamacın konumu mevsimselliğe bağlı olarak kar tabakasının alacağı güneş ışını miktarını, geometrisi yamaçta yer alan kar tabakasının maruz kalacağı sıkışma ya da açılma miktarını (yani hangi dayanım kriterlerinin kar örtüsünün mukavemetini yeneceğini) ve pürüzlülük de kar tabakasının yamaca tutunabilme kabiliyetini belirler.

Kar örtüsünün gelişimi, meteorolojik koşullarla doğrudan ilintilidir. Farklı hava kütlelerinin kontrolünde farklı kar tabakaları üst üste yığılır ve her münferit tabakanın dayanımı ihtiva ettikleri kristal yapısı ve su miktarına bağlı değişkenlik gösterir. En önemlisi ise, üst üste yığılmış kar tabakalarının toplam dayanımı en zayıf tabakanın dayanımıyla sınırlıdır.

Zayıflık zonları, kar tabakası oluştuktan sonra da ileriki zamanda da gelişebilir. Örneğin bulutsuz gecelerde yer yüzeyinden kaçan ısı kar tabakasının yüzeyinde buz kristallerinin oluşmasına sebep olur. Buna yüzey kırağısı denir. Kırağı gevrek bir malzemedir ve oluşumundan sonra meydana gelen yağışla beraber kapanarak zayıf bir tabaka şeklinde pusuya yatar. Kırağı karın ara katmanlarında meydana gelirse buna da derin kırağı denir. Oluşumunu özetlersek, kar iyi bir yalıtkan olduğu için zeminin yüzeyi kar yüzeyinden daha sıcaktır. Bu sıcaklık farkı yüzünden nem tabandan yüzeye hareket etmeye çabalar ancak bu esnada arada bir yerde dona kalır.

Meteorolojik koşullar ile topoğrafyanın birlikte yönlendirdiği bir diğer faktör de rüzgardır. Rüzgar, karı süpürerek mekanik olarak zayıf kar örtüsünün oluşmasına sebep olur. Aynı zamanda yamaçların rüzgaraltı tarafında düşmeye elverişli korniş yapılarının meydana gelmesini sağlar.

Son olarak yükleme koşullarına bakalım. Bundan kastımız yağış gibi meteorolojik etkilerle veya insan eliyle kar tabakası üzerindeki ağırlığın tedrici ya da ani olarak artmasıdır. Kar yağışı doğrudan kar örtüsünün ağırlığını artırır. Yağmur ise kar yağışı gibi hem ağırlığı artırıcı bir rol oynar hem de kar örtüsünün altına sızarak yağlayıcı etki gösterir.

Şekil 4. Dent d'Herens (4171 m) kuzey batı yüzünde meydana gelen yumuşak kar çığları. Fotograf: Ali D. Özbakır

Çığ tipleri
Gevşek kar çığları ve tabaka halinde kopan çığlar. Bunlar da kendi aralarında ıslak ya da kuru olarak ikiye ayrılır. Gevşek kar çığları genellikle yeni yağan ve su miktarı yüksek ya da güneşin etkisiyle yumuşamış kar örtüsünde görülür (Şekil 4).

Sekil 5. 25 Ocak 2009 yilinda Zigana gecidinde meydana gelen cigin cepheden bir gorunumu. Tabaka cig tepede duzgun cizgisel bir alanda kirilip butun tabaka olarak asagi kaymistir. Bu kaza sonunda 12 dagci yasamini yitirmisti. Fotograf: Muhsin N. Karaloglu

Bir noktada başlayıp aşağıya akışı esnasında genişler. Tipik üçgen geometride görüntü sergiler. Tabaka çığları ise oturmuş sağlam tabakanın zayıflık düzlemleri boyunca önce bir tepe noktasından kırılıp düşmesi olarak adlandırılır (Şekil 5).

Bir vaka tahlili olarak 1992 Görmeç köyü felaketi

Bitlis’te 2012 kışında ne kadar kar olduğunu “20 senedir böylesi olmadı” diye tasvir eden şu videodaki amcanın 1992’yi hatırlıyor oluşu tesadüf değil. Türkiye genelini göz önüne alırsak, son 70 yılda gördüğümüz en soğuk üç kıştan biri olan, doğu bölgeler için de en karlı kışlardan bir tanesi olan 1991/92 kışı, tarihimizin en elim çığ olaylarından birine de sahne oldu. 1 Şubat 1992’de Şırnak’ın Görmeç köyünde düşen çığ, 151 vatandaşımızın hayatına mal oldu, bunların 90 tanesi de askerdi.

Görmeç, 1220 metrelik yükseltisiyle, Güneydoğu Anadolu’nun genellikle 1000 metrenin altında olan ve karın fazla birikmediği yerleşim yerlerinden ayrılır. 1992’nin Ocak ayında Doğu Anadolu ile birlikte Güneydoğu Anadolu’nun yüksek yerleşimlerinde ciddi bir kar birikimi olmuştu.

Şekil 6. 1992 yılı kar kalınlıkları. Veriler: MGM.

Düşük giden sıcaklıklar da, karın erime-donma yoluyla dayanımının artmasını büyük ölçüde engellemiş, böylece bir sonraki yüklenmede oluşacak çığlara zemin hazırlamıştı.

Şekil 7. 1992 yılı günlük en yüksek sıcaklıklar. Veriler: MGM.

31 Ocak’ta Akdeniz üzerinden gelen nispeten ılık ama yağışlı hava kütlesi yüksek yerlere tekrar kar yığdı ve Görmeç’teki olayı tetikledi.

Şekil 8. 1992 yılı günlük yağış miktarları. Veriler: MGM

Şekil 9. 90 m yatay çüzünürlüklü topoğrafya verisinden hesaplanan eğim miktarları. Kırmızı ile gösterilen noktalar, çığların sıklıkla gözlemlendiği yaklaşık 30 - 55 derecelere tekabül etmektedir. Siyah ve mavi renk ile yazılmış il isimleri sırasıyla MGM'nin istasyonlarının olduğu ve çığların sıklıkla görüldüğü yerleri göstermektedir. Topoğrafya veri kaynağı Sattelite Radar Topography Mission (SRTM: http://www2.jpl.nasa.gov/srtm/)

Kulağa küpe olsun

Kar fırtınalarının ardından çığ düşme ihtimali çok yüksektir;
Ani sıcaklık değişimleri ve yağış miktarları tehlikelidir: saatte 2cm’den fazla kar yağarsa çığ riski de var demektir;
Kuzey yarım kürede kışın kuzey yamaçlar, ilkbahar aylarında ise güney yamaçlar tehlikelidir!
Saatte 35-30 km/h ile esen sürekli rüzgar zayıf tabaka biriktirir: dikkat!

Katkı belirtme

ADÖ ve OMG, dağcılık faaliyetlerindeki ölümlü çığ kazası kayıtlarını bizimle paylaşan Sn. Alper Sesli’ye ve Zigana’da meydana gelen çığın fotoğrafını yayınlamamıza izin veren Sn. Muhsin N. Karaloğlu’na teşekkür eder. ADÖ, AFET işlerinin verisinde 1992 kışında ciddi miktarda meydana gelmiş gözüken çığ olaylarına dair kayıtları anlamaya çalışırken kendisini 1992 Şırnak Görmeç olayından haberdar eden Alper I. Duran’a teşekkür eder.  Yazıdaki harita ve şekiller GMT, NCL ve gnumeric yazılımlarıyla çizilmiştir. Bu üç yazılımın birlikte kullanıldığı bir makale daha herhalde yoktur; bu anlamda devrim niteliği taşır!

Kaynaklar
[1] McClung, D. ve Schaerer, P. (2006), The Avalanche Handbook , The Mountaineers Books, 288pp, 3ed
[2] List of Avalanches, http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_avalanches, Son giriş tarihi: 16.02.2012
[3] Pudasaini, S.P. ve Hutter, K. (2007), Avalanche Dynamics: Dynamics of rapid flows of dense granular avalanches, Springer-Verlag, 602pp
[4] Afet İşleri Genel Müdürlüğü kayıtları
[5] Alper Sesli dağ kazaları arşivi.
[6] Gürer, İ. (2002), Türkiye’deki yerleşim yerlerine yönelik kar ve çığ problemleri, Türkiye mühendislik haberleri, 420-2:4-6, pp.147-154.

Ek okuma
Çığ ansiklopedisi:
http://www.fsavalanche.org/encyclopedia/depth_hoar.htm

Çığlara ilişkin yazılmış Türkçe dört makale:
http://www.yuruyoruz.com/aid=402.phtml

22 thoughts on “Çığ

  1. Merhaba,

    Linkteki makaleyi okudum, oldukça derli toplu bir makale. Üstteki maddelerde de açıkça yüzme ve yüzeyde kalmaya yönelik hareketlerin hayatta kalmaya yardım edici etkilerinden bahsedilmiş.

    Bunun karşısındaki argüman da bayılmanın az oksijen tüketerek boğulmayı geciktireceği için yararlı olabileceğine dair. Bu konuya katılmıyorum çünkü:

    1- Yakın çevremizdeki çığ kazazedelerinden birinci elden aldığımız bilgiler, çığ sırasında güçleri daha fazla, kurtulma yönünde hareket edebilme bilinci ve yetisi kuvvetli olan kazazedelerin daha şanslı olduğu yönünde.

    2- Çığda boğulma vakaları hakkında yapılmış etraflı istatistiki bir çalışma var mı bilmiyorum ama görünen o ki boğulma sonucu ölenlerin büyük bölümü erken mevsim toz kar çığı sırasında ciğerleri su/toz kar ile dolarak boğulanlar. Bu durumda, hareketlenme durduktan sonra ölümler karbondioksit soluyarak boğulmaktan çok, basınç ve travmalar nedeniyle oluyor.

    Bu iki durum da bayılma hissine karşı koymama önerisini geçersiz kılmaya yetiyor bence.

    Sevgiler,

    Alper

  2. merhaba,siz duymadınız ama ÇAGEM ve AVRUPA DOĞAL AFETLER EĞİTİM MERKEZİ tarafından hazırlanan ÇIĞ afişi 7.bölüm aynen benim dediğim gibi yazıyor ve bu afiş Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından da her yere dağıtılmış.Bilgilerinize.

    • Merhaba,

      Öncelikle bana bu afişe ait bir link ve kaynakça gönderir misiniz? Ben böyle bir şeyi ilk kez sizden duyuyrum. Bana pek mantıklı gelmedi. Naklettiğiniz cümleden şunu anlıyorum:”Eğer bayılacak gibiyseniz bayılın”. Bayılmanın bize önce ne sağladığı avantajları tartışalım: 1- Metabolizma yavaşlar, 2- Akciğerler tidal kapasitede faaliyet gösterir, 3- Acı çekmeden ölürsünüz. Şimdi de dezavantajlar: 1- Kimse sizi bulup çıkartamaz, 2- Bilinciniz yerinde olmadığı için siz de birşey yapamazsınız. Benim aklıma bunlar geliyor. Sizin naklettiğiniz bu maddeyi aşağıda sıraladığım linklerde de bulamadım.
      Ulusal kar ve buz veri merkezi,
      NG,
      Kolorado kayak.

      Eğer bu madenin o listeye neden eklendiğini ve ne anlama geldiğini bulursanız bana da haber verin. İçimden bir ses çeviri hatası olabilir diyor.

    • Bu linkte yer alan “cig-kendimizi-nasil-koruyabilriz-omer-murat-yavas.pdf” adlı dosyada sayfa 12’de bahsettiğiniz maddeyi buldum. Yukarıda söylediğim gibi oksijen tüketimini azaltmak için bayılmaya karşı koymayın ifadesini kullanmışlar. Ben ikna olmuş değilim. Biraz çığ güvenlik araştırmalarına ve kurtulma halinde kazaedenin durumunu değerlendiren istatistiklerine bakmak lazım.

  3. 1999 depreminden sonra hükümetin gerek deprem öncesinde önlem almakta gerek sonrasında kurtarma çalışmalarında ve gerekse de zarar gören yurttaşların asgari insani yaşam koşullarına kavuşturulması konusundaki başarısızlığı toplumun geniş bir kesimi tarafından yoğun bir biçimde ve uzun uzadıya eleştirilmişti. Hatta bugün artık banalleşen “sivil toplum” bahsinin, belki dolaşıma girmesi değil ama yaygınlaşması açısından kesin bir milattı o dönem. Devlet göçük altında kaldı, örgütlü yurttaş inisiyatifleri boşluğu doldurdu vs. Hala konuşuluyor devletin bu konudaki zaafı. Konuşmak yeterli mi yetersiz mi orası başka mesele ama “kader değil” haykırışlarının yaygınlaştığı düşünüldüğünde bence müzmin bir kadercilikten, en azından memleketteki herkesin kaderci olduğundan hayıflanmak yersiz olabilir. (Hatta ironik bir biçimde sürekli bundan hayıflanmanın kendisi biraz kaderci.)

    Bugün ne yazık ki biraz daha farklı konuşur hale geldik felaketleri. Van depremi sonrasında yapılan sizli-bizli değerlendirmeler/bilançolar çokça söylendiği gibi vicdanları yaraladı. Ama bence açık seçik ortaya çıkan bir gerçek de var böyle konuşulmasını ister istemez doğuran. O da devletin ağzından çıkan kader/kaza laflarının biraz fazla sıklıkla göçük altında kalan madencilerin veya “operasyon kazası”na kurban giden kaçakçıların yakınlarını ya da kışın ortasında Van soğuğunda naylon çadırlarda yaşayanları teskin etmek için işe koşuluyor olması. Devlet sadece kusurunu örtmek için “kader” demez. Kime karşı nasıl bir devlet olduğu konusundaki tercihlerini örtme/yeniden giydirme işine de yarar bu. Çünkü “Kader” demek canı yanan herkesi eşitler. Tanrı buyruğu karşısında ister prens olsun ister köylü, aynı derecede fani kullar değil midir? Ama anlaşılıyor ki değildir. “Çığ”ın yazarları açık seçik belirtmişler çığın öneminin aslında (sırf) kayakçıların ve kayak merkezlerinin kabusu olmasından kaynaklanmadığını. (Böyle algılanması da durup durup düşünmemiz gereken, neyi görüp neyi görmediğimizi, niye görmediğimizi sorgulamamızı gerektiren bir başka garabet.) Kimin korumalı, kimin korumasız olduğunu da gayet net yazmışlar. Yağmurun, karın, depremin kimin canını yakacağını seçtiğine inanmamak için artık jeolog olmaya gerek yok belki. Devletin ise kimi koruyup kurtaracağını seçtiği, en azından bu konuda kimi öncelikler atadığı bugünlerde git gide daha belirgin olmaya başladı. Yani kader karşısında da galiba bazıları “daha eşit”… Böyle bakarsak “kaderciliğin”, kadere inanmanın değil belki ama durup durup kaderden bahsetmenin, (önemli) bir nedenini de deşifre etmiş oluruz.

    (Ali ve Ozan, elinize sağlık, keyifle okudum. “Yorum” taklidi yapan korsan yazı için özürlerimi sunar, “madem sosyal bilimci çağırdın, sonuçlarına da katlan” deyip kaçarım…

      • Denir ki;çığda bayılma hissine karşı direnilmemeli !.Doğru bir önerme midir bu ?.Eğer doğru ise neden.?

      • Ben açıkçası böyle bir şey hiç duymadım. Çığa yakalanmışsanız yapmanız gereken şeyler şunlar: 1. öncelikle dehşete kapılmamak, 2. Yüzme hareketleri yaparak olabildiğince yüzeyde kalmaya çalışmak, 3. Batmış vaziyetteyseniz hava alabilmek için mümkün olduğunca önünüzde hava boşluğu oluşturmaya çalışmak. Bunun için akciğerlerinizi şişkin tutup önünüzde bulunan karı itmek, sıkıştırmak, yumruklamak vs. 4. Arama kurtarma çalışmaları esnasında kolay bulunmak için kar yüzeyinden el, kol, bacak çıkartmaya çalışmak. Hareket durduğu zaman kar oturur ve sıkılaşır size bir daha hareket imkanı tanımaz. O yüzden ne yapacaksanız çığ hareketliyken yapacaksınız.

  4. İsterseniz bir çığ mağduru olarak Denizlideki dağların çığları ve kar kulvarları hakkında bilgi verebilirim, saygılar

    • Sağolun varolun!
      Yaptığınız katkı için çok teşekkür ederim.
      Eskiden çığ araştırma grubu (ÇAG) adında bir birim vardı. Aradım, belki linkini bulurum diye; ama bulamadım. Bayındırlık ve AFAD’daki yeniden yapılanma yüzünden belki internetten kalktı sayfaları.

  5. geçen hafta (10.02.2012) havadan dolayı pek bir şey yapamıyacağımızı tahmin ede ede aladağlara gittik, en azından dağ havası alırız diye. cimbarda çığ açısından kar durumu gerçekten çok kötüydü, hedik kullanmamıza rağmen yer yer diz boyu gömülüyorduk. çöken tabaka sesleri eşliğinde vadinin girişinden geri döndük. muhtemelen hala aynıdır, aman dikkat gerçekten. riskli havalarda attığınız her adımda kulağınız pür dikkat çıkan seslerde olsun.

      • Ali Hocam ve Ozan Hocam, Avrupanın önde gelen kayak merkezlerindeki çığ olaylarına ne yazık ki tanık olmaya devam ediyoruz. Peki bizdeki merkezlerin, çığ riski konusunda bilgi verebilirmisiniz. Örn: Kartalkaya, Uludağ, Ilgaz vb…
        Teşekkürler….

      • Merhaba Serdar bey,

        Şimdi kayak merkezlerinde çığ riskini değerlendirebilmek için bir takım yerel testler yapılır. Çoğunlukla pistlerde görülen karla benzer özellikler sergileyen, ve pistlere yakın, güvenli bir bölgede kar katmanlarına bir oyuk açılır. Amaç buradaki kar katmanlarının düşey kesitini görmek ve kırılgan, dayanıksız kesimleri tespit etmektir. Bunun yanında karda kare prizma geometrisinde bir blok ayrılarak üzerinde statik ve dinamik yükleme testleri yapılarak bir kayakçının oluşturacağı yüklemelere göre tabkaların dayanımı test edilir. Bunlara dair bu adreste fotoğraflar görebilirsiniz. Malesef metin İngilizce. Türkçe online bir kaynak şu an aklımda yok.

        Uludağ ve Kartalkaya gibi popüler kayak merkezlerindeki uygulamaları malesef bilmiyorum. Buralarda meydana gelen çığ olaylarını da bilmiyorum. Bu konuda bilginiz var ve paylaşısanız çok sevinirim. Umarım bu kısacık cevabımla yardımcı olabilmişimdir.

  6. güzel çalışma olmuş elinize sağlık.

    Kendi yaşadığım Rize yöresinde sadece 1 kere çığa şahit oldum. Bence sadece eğime bakmayın. Rizede 2.200 metreden aşağısı hep orman çığ olmuyor.

    • Sağolun.
      Haklısınız, yazıda belirtmedik fakat analizleri yaparken genelde ağaç çizgisini ihmal ettik. Normalde ağaç çizgisinin altında da çığlar oluyor, bunların izlerini ormanlık arazilerde geniş koridorlar gördüğünüzde anlarsınız zaten. Yeterki çığ başladıktan sonra ivmelenebilsin veya yeterli momentumu oluştursun.

      • öyle olması için şöyle birşey olması lazım.

        Mesela bir dağ düşünün 2.200 metreden yüksek yamaçları var. Yüksek kesimde başlayan çığ aşağıya inerken 2.200 metreden aşağıdaki ağaçları kırıyor. Yani koridor açılıyor. Orada ağaç olsada çığ başladığı için birşey yapamaz. Ağaçlar sadece başlamasını önler. Ancak heryerde böyle birşey olmaz. Belli alanları var.

      • Yanlış anlaşılmasın aşağıda şunu demek istemedim, eğim olduktan sonra çığ ormanlık alanda da başlar; hayır. Zaten makalede zemin koşullarında hızlıca geçtiğim pürüzlülük: otlak örtüsü, ağaç örtüsü, kayalık alan gibi şeyleri içeriyor. Bahsettiğiniz gibi yüksek kesimlerde veya ağaç çizgisinin altındaki açıklık alanlarda çığ başlayıp ağaç örtüsünde koridor açıyor ve bu belli alanlarda oluyor. Şu bağlantıda yer alan ilk fotoğraf güzel bir örnek.

Yorumunuzu buraya bırakın