SİYASİ DOSYA /// MUSTAFA HİLMİ YILDIRIM : Siyasette görünmeyen güçler

Siyasette işleri plânlayan ve yönlendiren güçler, genelde görünmez, perde arkasında dururlar. Şöyle de söylemek mümkündür: Siyasi olayların bir görünen, bir de görünmeyen yüzü vardır. Görünen veya gösterilen yüzler, tuzağın üstüne konan yem gibidir. O yeme aldanıp koşan devlet adamlarının tuzağa düşmesi kaçınılmazdır.

Bundan dolayıdır ki, devlet adamlarının en önemli özelliği, gizlenenleri görmesi ve isabetli öngörüde bulunmasıdır. Bu özellikten mahrum olan devlet adamları, devletlerini yıkılmaya kadar götürürler.

Siyasette görünmeyen güçlerin en bariz örneklerine ABD’de ve onunla işbirliği yapan ülkelerde rastlanmaktadır. ABD’de sahne önünde görünen yöneticiler, tabiri caizse tam bir figürandır. Gerçek güç, daima arka plândadır.

Bu, ABD’de bilinir ve söylenir, fakat çözüme yanaşan olmaz. ABD’de Yargıtay Başkanlığı yapmış olan Felix Frankfurtes bile bunu şu sözlerle itiraf etmiştir: “ABD’yi yöneten gerçek güçler görünmezdirler. Onlar güçlerini perde arkasından kullanırlar.”

Lionel Rothschild de, İngiltere’de başbakanlık yapmış olan Benjamin Disraeli’ye şöyle seslenmişti: “Görüyorsun dostum, dünya olayları perde arkasını bilmeyenlerin sandığı kişilerden çok, daha farklı kişiler tarafından yönetilmektedir.”

Bilindiği üzere bu kişiler, ABD’nin dış politikasını oluşturan Yahudilerdir. Ünlü İngiliz gazeteci savaş muhabiri Robert Fisk, Irak’ın işgalinin, o Yahudilerin kışkırtmasıyla gerçekleştirildiğini söyler.

Yahudi Leo Strauss, Büyük Ortadoğu Projesi’nin baş mimarlarındandır. Leo Strauss, ABD’de, Tevrat’ın yorumlarını siyasete dönüştüren kişi olarak tanınır. Büyük Ortadoğu Projesi de bunlardan biridir.

Leo Strauss ve onun gibi inananlara göre, Anadolu dâhil, Ortadoğu toprakları, “Tanrı’nın yürüdüğü topraklardır.” O bakımdan Müslümanların, bu topraklardan mutlaka temizlenmesi gerekir. İşte, İslâm dünyası, böyle bir inancına dayanılarak, işgal, iç savaş ve teröre sürüklenmektedir. ABD’nin Irak işgalinde, İncil’den alınmış “şok ve dehşet” kavramını, askeri doktrin olarak kullanması, gaflette olanların uyanması için yeterlidir.

Bu açıklamalar ve alıntılar, açık-seçik olarak ortaya koyuyor ki, İslâm dünyası Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kabul ettikleri bir savaşla karşı karşıyadır. Terör, söz konusu savaşın en önemli parçasıdır.

Batılı bazı bilim adamları bile, terörün arkasında Batı dünyasının olduğunu söylüyor. Bunlardan biri Ortadoğu uzmanı Alman Michael Lüders’tir. Lüders, “Batı olmasaydı, terör de olmazdı” dedikten sonra, şunu da ekliyor: “Taliban’ın, IŞİD’in ya da El-Kaide’nin çıkışına bakıldığında, izlerinin Amerikan politikaları doğru gittiği görülür.” Amerikan politikalarını şekillendiren Yahudiler olduğuna göre, Lüders’in sözünden şunu anlamalıyız: İslâm dünyasını kana bulayan terör örgütlerinin arkasındaki asıl fail, İsrail’dir.

Yahudiler, ABD başkan ve yöneticilerinin kendilerine hizmet etmekle görevli olduğuna inanırlar. ABD Başkanı Obama’nın kadrosundan bulunan Yahudi Rahm Emanuel’in, Obama hakkında söylediğe şu sözler, bunun açık delilidir: “Tabi ki İsrail çıkarlarını koruyacak, sonuçta o bir Arap değil ki. Beyaz Saray’a yerleri silmek için gitmedi.”

Tekrar vurgulamak isteriz ki, Türkiye ve tüm İslâm dünyası, bu gerçekleri temel almazlarsa, iç çatışma ve terörden kurtulamazlar. Daha açık deyişle, İsrail’in görünen gücü ve yüzü olan ABD, İslâm topraklarından kovulmazsa, coğrafyamızda daha çok kan ve gözyaşı dökülecektir.

Ne yazık ki, Türkiye, tam aksine, terörün hamisi ABD ile teröre karşı işbirliği yapıyor. Akıllara durgunluk veren bu işbirliğini yapanları, tarihin affetmeyeceğini, şimdiden söyleyebiliriz.

Etiketlendi:, , ,

Yorum bırakın